+90(216) 370 71 70 - +90(216) 305 05 72

İNANÇLI İŞLEM

Hukuk sistemimizde kabul edilen “İNANÇLI İŞLEMLER” kaynağını Borçlar Kanunu 19.madde ile 05.02.1947 tarihli 20/6 E.; K sayılı YARGITAY İÇTİHADİ BİRLEŞTİRME GENEL KURULU KARARI’ndan almaktadır.

 

İnanç Sözleşmesi veya diğer bir adıyla inançlı işlem , inananın bir malvarlığı üzerindeki ayni hakkını veya birşey üzerindeki hak sahipliğini inanılana devretmeyi , inanılanın ise devredilen hakkı inanç anlaşması koşullarına uygun olarak kullanmayı ve amaç gerçekleşip inanç sözleşmesi sona erdiğinde inanana iade etmeyi taahüt ettiği bir sözleşmedir. Örneğin borcunu ödemek için süre talep eden inanan, borcuna teminat olarak gayrimenkulünü inanılana devretmekte, borcu ödediğinde ise gayrimenkulün iadesini talep etmektedir.

 

İnançlı sözleşmenin geçerli olabilmesi için gerek 1945/20 E., 1947/6 K. sayılı YARGITAY İÇTİHADİ BİRLEŞTİRME GENEL KURULU kararında, gerekse Genel Kurul Kararının emsal alındığı Yargıtay1.Hukuk Dairesinin 2005/13623 E. , 2006/1298 K. sayılı kararında “ŞEKLE BAĞLI OLMAYAN YAZILI BELGE” zorunluluğu kabul edilmiştir.Yazılı olmadığı sürece inançlı sözleşme geçerli olmayacaktır. Bu geçerlilik koşulu değil, ispat koşuludur. 

 

İçtihadi Birleştirme Kararının sonuç bölümünde ifade olunduğu üzere , inançlı  işleme dayalı olup dinlenirliği kabul edilen iddiaların ispatı, şekle bağlı olmayan yazılı delildir.İnanç sözleşmesi olarak  adlandırılan bu belgenin sözleşmeye taraf olanların imzasını içermesi ve en geç sözleşme konusu işlem tarihinde düzenlenmiş olması gerekir. Bunun dışındaki bir kabul, hem içtihatı birleştirme kararının kapsamının genişletilmesi hem de taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından  kendine  özgü  bu  sözleşmelerle  bağdaştırılamaz.

 

Aynı zamanda inanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerinin uygun bulunduğu, onlara karşılıklı borç yükleyen ve karşılıklı alacak hakkı veren sözleşmelerdir.( iki taraflı, ve karşılıklı edim yükleyen BK MD.81) Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını  rehin edecek yani yalnızca sınırlı bir ayni hak tanıyacağı yerde , malının mülkiyetini geçirerek  rehin hakkından  daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanımaktadır. Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin değinilen bu özellikleri nedeniyle taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık  sadece ödünç aldığı parayı geri vererek taşınmazın kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir  alacak hakkı; taşınmazı inanç sözleşmesi ile alan kimsenin  de borcun ödenmesi  gününe kadar  taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda bir borcu kalacaktır.

 

İnanç sözleşmeleri iki taraflı karşılıklı borç yükleyen sözleşmeler olduğundan Yargıtay 1.HD’nin 2004/3243 E., 2004/3754 K ve yine Yargıtay 1.HD’nin 2007/989 E., 2007/1712 K.sayılı  kararlarına göre öncelikle kendi borcunu ifa etmeyen taraf , karşı  tarafın  borcunu ifa  etmesini  isteyemez. Dolayısıyla borcunu ödemeyen taraf taşınmazın kendisine temlikini yani tapu iptal ve tescilini talep edemeyecektir.

 

İnanç sözleşmeleri ayrıca muvazaadan da farklı olarak tarafların karşılıklı iradelerinin birbirine uygun olduğu ve taraflara karşılıklı borç ve alacak hakkı doğuran sözleşmelerdir. Bu nedenle inanç sözleşmesi muvazaadan farklıdır. 

 

AV. Beyhan AKBAŞ